S: Kas lif tiplerinin sporcu performansına bir etkisi var mı? Eğer varsa bu ne gibi
bir etkidir?
C: Bu
soru, ben Amerika'dan dönerken en ateşli tartışma konularından
biriydi.Ülkemizde ne yazık ki yeterli spor genel kültürü olmadığından ve vücut
geliştirme yapanlar sadece kaslarını büyütmekle haşır neşir olduklarından bu
gibi tartışmalar pek yapılmıyor,ama aslında vücut geliştirme genetik yapıyla en
yakından ilişkisi olan spor dallarından biri ve bu soruda genetikle çok
yakından ilişkili.Onun için cevabı biraz uzun tutmak istiyorum:Vücudumuzda
taşıdığımız iskelet kaslarının hepsi aynı değildir.Bunlar farklı metabolik ve
fonksiyonel özelliklere ve taleplere
cevap verebilecek farklı özelliklerle donatılmışlardır.Tüm kaslar aerobik ve
aneorobik performans gösterebilme özelliğine sahip olsalar bile bunlardan
bazıları biokimyasal olarak aerobik ve anaerobik taleplere daha uygun cevap
vermektedirler.Bunun için fizyoloji bilimi kas lif tiplerini iki gruba
ayırmıştır.Aerobik özelliği ve yeteneği yüksek lifler,Tip 1.Anaerobik özelliği
ve yeteneği yüksek lifler,Tip 2..Hepimiz bu iki kas tipinin değişik
yüzdelerdeki kombinasyonlarından oluşmuş kas liflerinden oluşuyoruz.Türkçe kaynaklarda
kırmızı lifler Tip 1,beyaz lifler ise Tip 2 olarak adlandırılmaktadır.Kırmızı
lifler ST(slow tension)yavaş gerilim,beyaz lifler ise FT(fast tension)hızlı
gerilim özelliğine sahiptirler. ST lifleri yani kırmızı liflerin dayanıklılık
gerektiren sporlar için daha uygun olduğu düşünülmektedir.FT lifleri ise kısa
zamanda yüksek güç üretimi için daha uygun görülmektedir.Bu özellikler
sporcuların atletik yetenekleri açısından çok büyük önem taşımaktadır ve
yapılan idmanlar ile lif tipleri arasındaki oran ne yazık ki
değiştirilememektedir.İşte bu, o sporcunun genetik limitidir.
Sorunun
ikinci bölümüne geçelim.Kırmızı lifler yani ST lifleri sadece %25 büyüme
gösterebilmektedirler.FT lifleri ise % 100 büyüyebilme yeteneğine
sahiptirler.Çok büyük şampiyonlar bu kas tiplerinin mükemmel
kombinasyonlarından oluşmuş seçkin kas demetleriyle donatılmışlardır.Bu onlara
gerek idman, gerekse algılama yönünden büyük avantaj sağlamaktadır.Bu güne dek
bilinen 'Kas lif sayısının fazlalığı' yanında bu da çok önemli bir faktördür.
Ağırlık
çalışmaya başladığımız setin ilk tekrarlarında ST tipi lifler çalışmaktadır,FT
lifleri ancak setin son iki üç tekrarında devreye girmektedirler.İşte bu yüzden
tam bir hipertrofik uyarım sağlamak için bu lif tiplerine uygun çalışma
sistemleri geliştirilmiştir. Forced reps,Speed system,Heavy Duty vb. Kimi
vücutçuların ağır sistemlere dayanabilme özelliği buradan gelmektedir.İşte bu
yüzden farklı vücutlar, farklı sistemlere, farklı cevaplar verirler,yani bir
başkasının kolunu 50 cm
yapmış olan bir sistem size çok fazla gelebilir.
Olimpiyatları
göz önüne getirelim ve maraton koşucularını hatırlayalım.Afrikalı
sporcular,arkalarında milyonlarca dolarlık sponsor ve yatırım olan tıp ve spor
biokimyasında devleşmiş birinci dünya ülkelerinin o inanılmaz sporcularını
geride bırakıp nasıl birinci oluyorlar?Ya da vücudu boğum boğum kaslarla kaplı
dünya ağır sıklet boks şampiyonu neden kalas gibi bir herife bir kaç darbede
nakavt olabiliyor?
Cevap
basit.Genetik yapı, en büyük farklılıkları yaratan ana etmendir. Bu sizin
belirlenmiş limitinizdir.
Ve ne kadar sıkı idman yaparsanız yapın,ne kadar iyi
bir diet izlerseniz izleyin, veya en güçlü steroidini kullanın,kalıtımlarınızda
ne yatıyorsa en fazla o olabilirsiniz.
Buna benzer bilgiler ve çok daha fazla süper detay için PODYUM GEREKMEZ isimli kitabımızı edinebilirsiniz: http://www.idefix.com/kitap/podyum-gerekmez-orhan-tezisci/tanim.asp?sid=X6L3KXESEG0GW5N6VLYX
Buna benzer bilgiler ve çok daha fazla süper detay için PODYUM GEREKMEZ isimli kitabımızı edinebilirsiniz: http://www.idefix.com/kitap/podyum-gerekmez-orhan-tezisci/tanim.asp?sid=X6L3KXESEG0GW5N6VLYX